17 Aralık 2014 Çarşamba

Bilgi


Bir yerden başlamak gerek değil mi öğrenmeye? Nereden başlayacağını düşünmeden başlamak gerek. Öyle bir zamandayız ki, her an binlerce yeni veriyi hafızamıza yüklememiz gerekiyor bir şeylerde başarılı olabilmek için. Bunu ne kadar başara bildiğimize gelecek olursak... Çok çoook uzağındayız bence. 

Zamanımız da o kadar çok kıymetli olan bir şey kalmadı diyebiliriz. Garip bir cümle gibi oldu ama bence gerçek. Zamanımızda kıymetli olan (dünyalık olarak) bilgiden başka bir şey yok diyebilirim. Burayı kısaca açıklamak gerekirse, etrafınıza bir bakın, sadece bir insan için değil genel olarak düşündüğünüzde bütün insanlar için kıymetli olan ne var? 

Evet biraz daha düşünmenizi bekliyorum, ne var kıymetli olan? Altın mı? Artık o kadar çaresiz bir hal aldı ki bir günü diğerini tutmuyor. Hasta sarı civcivler gibi adeta. Işığı yanına yaklaştırdığınızda birazcık canlanıyor, ışığı uzaklaştırdığınızda ise kendinden geçiyor. 

Petrol mü? Hiç zannetmiyorum. Birileri birilerine karşı, birilerinin çıkarları daha fazla olduğu için yine birilerini kullanıyor ve petrol gaz olup uçuyor. Demek istediğim, Amerika Rusya'ya küsmüş, hiç bir ülke diğer ülkenin iç işlerine karışamaz ya, Arabistan maşa olmuş Rusya'ya acı çektirmeye çalışıyorlar. Petrol para etmez olmuş, dahası da var tabi. Biraz daha derine inip bakacak olursak dünyadaki bütün madenlerin ne kadar ömrü kaldı ki? Rivayetler değişiyor ama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yaş ortalamasından düşük. Yani 2000'li yıllarda doğanlar için madenler neredeyse hiç bir anlam ifade etmiyor. Onlara kalmadan büyük bir kısmını tüketmiş olacağız sanki.

Peki ya başka ne var? Para mı? Aslında bu kelime çok komik duruyor. Para dediğiniz şey "elinin kiri" değil mi zaten. Öyle oynuyorlar ki bizimle... Bir gün bir bakıyorsunuz bir kişi konuşma yapmış piyasa, borsa allak bullak olmuş. Sonra birisi bir açıklama daha yapıyor, ülke bilmezsin kaç milyar dolar zarar etmiş. Nedense olan hep bize oluyor. Ayrıca para dediğimize de bakmamak lazım. Para ne ki? Lidyalılar icat etti diyorlar ama onların ellerinde hiç olmazsa biraz maden vardı. Peki bizim elimizde şimdi ne var?  İnternet şubesine bir bakmamız lazım. Bir dakika bakıyorum... Evet ekranda bir kaç rakam yazıyor. Gülesim geldi... 

Ne var ki değerli olan herkes için? Bana sorarsanız bilgiden başka bir şey değil. 

Ne kadar doğrudur bilemiyorum ama "Kelile ve Dimne", bir çok kişi okumuştur, ülkeler savaş etmiş bu kitap için. Şu anda da ülkeler bilgi için savaş etmiyor mu? Gerçi şimdiki savaş biraz farklı ama yinede bilgi için bence. 

Hani meşhur söz var ya, "İngilizlerin Çanakkale'de ne işi varmış."  misalinden, Amerikanın Orta Doğuda ne işi var. Avrupa'nın ne işi var? 

Bence hepsi bilgiden sebep. 

Ne alaka?..

Söze biraz daha baştan başlayayım, hani filmlerde diyorlar ya iki ay önce...
Ben de diyorum iki asır önce...

Herkesçe inkar edilemez bir gerçektir ki yüzyıllar boyu barbarca, cahilce yaşamış bir Avrupa vardı. Taki Endülüs'ü Müslümanlar ihya edene kadar. Endülüs Emevi Devleti yıkıldıktan sonra, Avrupalılar "çaldıkları" onlarca eseri kendilerininmiş gibi bize hala yutturmaya çalışıyorlar. Nede olsa biz hala "Osmanlıca" tartışıyoruz. En komiği de birilerinin çıkıp Osmanlıca yoktur, Osmanlı Türkçesi vardır demesi geliyor bana. Tek sorunumuz o kaldı ya, düzeltelim de bütün mesele hallolsun. yutturuyorlar da. Bu arada dikkatimizi vermemiz geren asıl nokta ise şurası, Endülüs Emevi Devleti'nden bahsederken ayrım yapmadım, sanki bizden bir parçaymış ya da biz onlardan bir parçaymışız gibi bahsettim. Aynen öyle. Bunun açıklaması için Bulgarların tarihini birazcık incelemek gerekiyor. Kaldığımız yerden devam edeyim konuyu daha fazla çarpıtmadan. Bizden "çaldılar" demiştim. Çaldıklarını bize yutturdular da. Hiç mi bir şey yapmadılar peki? Yapmaz olurlar mı, daha ne yapsınlar bizi bile bilginin sahibi olduklarına ikna ettiler. Yıllarca okullarda Darwin anlatılmadı mı? Hatta elimizde Kur'an-ı Kerim varken. Öyle bir yutturdular ki bize bir şeyler bildiklerini, Allah'ın kelamını bile hiçe saydık, sayıyoruz.

Yutturdular da ne oldu? Çanakkale'de ne olduğu ortada... Çanakkale'de olan şeyden hiç ibret almadık, hiç umursamadık. Çok acıklı binlerce hayat hikayesiymiş gibi, şehitlerin başlarından geçenleri dinledik ve bir kulağımızdan girip diğerinden çıktı. Hiç kimse çıkıp da neden bunun böyle olduğunu sormadı, bir daha böyle bir şey başımıza gelince! ne yapacağımızı düşünmedi. Şimdi bana kızmayın bunu nereden çıkarıyorsun, düşünüyoruz diye. Hayır düşünmedik, düşünmüyoruz da. Çanakkale'de hep yoksulluğumuzdan, imkanımız olmadığından, silahımız, mermimiz, gemimiz olmadığından, yakınmadık mı? Peki ya şimdi? Şimdi neyimiz var? Ülkemiz çok ilerledi, tank, tüfek yapıyoruz, yakında uçak bile yapacağız öyle mi? Yine bizi kandırıyorlar, Yaptığınız her şeyin içinde elektronik parça olacak ve siz hala doğru düzgün bir yarıiletken üretemeyeceksiniz, bir çip yapamayacaksınız ve siz uçak yapacaksınız öyle mi? 

Olsun ne olacak bir kaç parçayı da dışardan alalım, her şeyi kendimiz mi yapacağız? İşte bunu diyorsak bütün savaşların nedeni bilgidir. Niye mi? Yapabileceğimizden değil yapamadığımızdan bunu diyoruz. Alakasını da kısaca şöyle özetleyeyim, yarıiletken piyasası için Amerka'nın yıllık hasılatı 600 milyar dolardan fazla. Bizim ülkemiz ne için uğraşıyor? Üç beş kuruş kazanacak. Şuna dikkat edelim sadece yarıiletkenden 600 milyar dolar...

Ne olacak adamlar çalışıyor kazansınlar? İşte bu sorunun cevabına da savaşlar bilgi için yapılıyor diyorum. Niye mi? Ben size basit bir soru sorayım o zaman. Ülkemizde binlerce profesör binlerce doçent vb. araştırmacı var, bu adamlar ne yapıyor? Hiç mi bir şey yapmıyorlar? Neden kimse kayda değer bir şey yaptıklarını görmüyor. Neden? İşte bilginin sırrı burada yatıyor. Ne kadar gelişmekte olan ülke diye tabir edilen ülke varsa hepsi Amerika'ya çalışıyor. Maalesef ki ben şu anda üniversitedeki bir Hocamızın makalesini okuyup anlayamıyorum ama Amerikalı anlıyor. Sonrada Osmanlıca diye ortalık ayağa kalkıyor. 

Sözü daha fazla uzatmadan, şu anda elinde güç(bilgi) olan ülkeler, bu gücü kullanarak bir sürü teknoloji üretiyorlar. Sözde bu teknoloji insanların hayatını kolaylaştırmak amaçlı ama hiç de öyle olmuyor. Birilerinin hayatını kolaylaştırıyor ama diğerlerinin hayatından çalarak. Bu gücü (bilgiyi) kullanarak ürettikleri şeyi, ki bu gücü (bilgiyi) yine bizden alıyorlar, bir şekilde menfaate (para gibi) dönüştürmek için bizi kullanıyorlar. Ellerindeki malzemeyi biz üretemeyelim diye bizden bilgiyi saklıyorlar, malzemeleri alalım diye bizi özendiriyorlar, biraz toparlanıp, iki satır bir şey öğrendiğimiz de ülkelerimize gelip savaş yapıyorlar, canlarımıza kastediyorlar. 

İşte batılının gücü. Ve bu güç için feda edebileceği bizler... Bizler mi? :-) Yine gülesim geldi... Bizler yıllarca başörtüsü ile kandırılan, tek sorunmuş gibi gösterilen, tam on yılını buna harcayan, sorunlar çözüldü derken, çocuk din mi öğrenirin içine düşen, "Osmanlıca" mı "Osmanlı Türkçesi" mi diye tartışan, o sırada hiç bir şeyin farkında olmayan, iki milyar civarında Müsllümanlarız.

Selam ve dua ile.

Hiç yorum yok:

Materyalist

O kadar materyalist bir düzenin içerisinde kaldık ki. Ağır geliyor. Söz konusu para ve paranın alabilecekleri olunca kimsenin gözü başka bir...