Mesele ne istismar ne hayvan hakları. Mesele ortalığı karıştırmak. Bahsi geçen istismar olayının davası açılalı iki yıl olmuş, hayvan hakları yıllanmış bir konu. Hem iktidar cephesi hem de muhalefet cephesi seçimi garantilemiş. Seçim sonrasındaki planlarının alt yapılarını oluşturma derdinde herkes. Alttan alttan seçim propagandası yapıyorlar. Zemin hazırlıyorlar.
Bir taraf bahaneleri uydurup İslam diye bir şey bırakmayacağım diyor. Diğer taraf sözde baş örtüsü sorunu var anayasa değişecek diyor. Bu nasıl bir anayasa ki yıllardır değişmesi gerektiği halde değiştirilemiyor. Başörtüsünü anayasaya ekleyeceklermiş.
Anayasa kişilerin dinlerini yaşama özgürlüğü vermiyor mu? Gerçi anayasa hep ucu açık yorumlarla, çelişkilerle dolu değil mi? Önce din özgürlüğü diyor, sonra laik Cumhuriyet ilkeleri diyor. Ama laikliğin tanımı yapılmıyor. Önce herkes özgürdür diyor, sonra özgürlükleri kanunla belirler diyor. Önce herkes eşit haklara sahiptir diyor, sonra kadın, erkek, çocuk, yaşlı, özürlü diye ayırıyor.
Kim ne anlamak isterse onu anlıyor. Ucu açık, birbiriyle çelişen cümleler devam edip gidiyor. Zaten kanunlarımızı anlamak başlı başına bir dert. Bir cümle yazıyorlar, saatlerce okuyorsunuz tekrar tekrar ama net bir sonuca ulaşamıyorsunuz.
Bu kanunlar bizim haklarımızı belirlemiyor mu? Okuyup anlayamadığım bir şeye karşı nasıl sorumlu tutulabilirim. Bir insan mahkemeye çıktığında neden avukata ihtiyaç duyuyor. Neden birisi bizi savunmak zorunda. Bir suç isnat ediliyorsa, iddia sahibi bu suçu kanıtlamak zorunda. Ama suç isnat eden kadınsa zaten konu kapanmış oluyor. Nasıl oluyor da mahkeme süreci devam eden işlerde birileri 280 karakter kullandı diye bakanlık olaya müdahil olabiliyor veya meclis araştırma komisyonu kuruyor. Hakimler savcılar işlerini yapmıyorlar mı yani?
Gerçi mahkeme süreçleri hepten ayrı bir konu. Yıllarca süren mahkeme mi olur. Bu nasıl adalettir. Konu bellidir. Şahitler bellidir. Hakim bakar kararını veriri. Ama bizde iş sulanır, bir gazeteci bir şey yazar, gündem olur, aynı kanunlar farklı senaryo üretir. Bu kadar vicdansız olan kanunları yazanlar mı yoksa kanunları uygulayanlar mı anlayamadım.
Trafik polislerinin emniyet kemeri takmadı diye bütün teröristleri etkisiz hale getirmiş kahraman edasıyla sevinmesi gibi bir şey oluyor ve kimse yadırgamıyor.
Birisi umut mu dedi? Ne umudu? Düzelmez bu sistem. Kimse çıkıp SMA hastaları için bir ilaç milyon dolar mı olur demiyor, ne var ki bu ilacın içinde bu kadar para yapıyor? Bu ilacı bulanlar, kimyagerler, eczacılar, doktorlar değil mi? Merhamet sahibi olması gerekenler yani...
Kimse çıkıp demiyor 250 milyar dolara dünya kupası için stat mı yapılar, açlıktan ölen bebekler var. Petrol için ABD orta doğuyu, insanları mahvetmedi mi? Kim ne dedi peki... Özgürlük öyle mi? Kim özgür?
20 yıldır ülkemizin en başarılı kabul edilen alanı savunma sanayisi değil mi? Peki üç-beş haddini bilmez, kanun-nizam tanımayan teröristler nasıl bu silahlara sahip olabiliyor, devletler zorlanırken... Medeniyetin beşiğinde destekçileri var değil mi?
Bir medeniyet sözüyle bu hale getirmediler mi bizi zaten. Medeni olacaktık. Batı uygarlığı!.. Ne yapmış batı bu güne kadar? Sömürmüş, öldürmüş, çalmış, yağmalamış, katletmiş... Sokakları güzelmiş... Afrika'daki bebeklerin kemiklerini kaldırım taşı yapınca mı güzel oluyor?
Umut diyordum, neyin umudu olsun. Kimin eline ne kadar fırsat geçerse o kadar çalmıyor mu? Markette birinin önüne geçmek, yayaya yol vermemek, arabayı park alanının dışına park etmek, kışın fatura az gelsin diye kombiyi az açıp komşunun ısısını çalmak... Bunlar hak değil mi?
Baştan konan bir balık var. Sistem materyal düzene doğru girdaba kapılırcasına çekti bizi. Paradan başka bir şeye bakan var mı? Günde enflasyon, zam, pahalılık, zincir market vb. sözlerden başka ne duyuyoruz.
Nerede bu din alimleri... Kur'an ayetlerini mi okumaktan çekinir oldular. Dinin kurallarını mı saklamaya çalışıyorlar.
Dini yaşamadık, yaşadığımızı din zannettik...
Sonuç ortada...
Kalın sağlıcakla...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder