28 Ocak 2020 Salı

Siyaset Nedir?

Sancılı süreçler devam etmeye devam ediyor maalesef. Bir çok kişi her şey güllük gülistanlık diyor ama gerçeklik bunun neresinde var.

Bir çok konuda sitem yapmak istiyorum ama kendime yaptığım sitemlerden vakit bulamıyorum.

Uzunca yıllardır sürekli büyük büyük sıkıntıların içerisindeyiz maalesef. Sayın Binali Yıldırım Bey'in sözü geliyor aklıma "Pişmiş tavuğun başına gelmedi bizim başımıza gelenler." Gerçekten haklı gibi maalesef.

Peki sorun ne? Suç kimiz? Problem nereden kaynaklanıyor?

Bir çok cevap var aslında, her ağızdan bir ses... Herkes günah keçisi arıyor.

Aslında hepimiz suçluyuz. Sırayla biraz düşünelim;

Yıllardır imkanlar varken hiç kimse ses çıkarmadan gittikçe lükse dönen hayatına devam etti, ileriye yönelik yaptıkları en büyük yatırımlar beton bloklardan fazla olmadı. Üç beş lirası olan herkes müteahhit oldu. Kimse imalata yönelmedi. Sıcak parayı seviyoruz galiba.

Her yerde bir üniversite oldu kimse ses etmedi. Herkes kendini yükseklerde gördüğü için, okuyup doktor, mühendis, hakim vb. olmak zorunda hissetti. Çünkü bahçede patates ekersen kafan çalışmıyor, sanayide araba tamir edersen hiç bir işten anlamıyor oluyorsun. Herkesin kesin ama kesin okuyup diploma alması gerekiyordu, kimse de çıkıp durun demedi. Artık herkes okudu ama hiç kimse bir şey bilmiyor. İsmimizin başına bir kaç harf daha eklemek gururumuzu okşuyor galiba.

Ülke sıkıntılı günler geçiriyor denildikçe, kimin elinde ne kadar fırsat varsa olabildiğince kendi menfaati peşinde koşmaya başladı. Dükkanda mal satan, satmaktan vazgeçip malının değerlenmesini bekledi. Bankalar aç kurtlar gibi faizleri ne kadar yukarı çekeriz diye çabaladı. Parası olan, kriz var param yok diye borçlarını ödemedi, devlet dahil. Kendi üç kuruşluk menfaatimiz için bütün dünyayı sileriz galiba...

.
.
.

Sükut...

Oysa bilmek lazımmış her şeyi... Satır satır okuyup, ilmek ilmek işlemek lazımmış... Peki nasıl? Nasıl olup da insan olmayacak insan, nasıl olup da bilecek, yaşayacak... Sonra sükut edecek, sustukça sükut edecek, gece çöktükçe sükut edecek. Nefesi yettiğince, gömülebildiği kadar derine gömüldükçe sükut edecek.

Dönüp bakınca ardına anlayacak sonra, umut bekledikçe solmaya mahkum, umut bekledikçe son damla, umut bekledikçe son gazel... Ve anlayacak, sükut en iyisiymiş aslında... Sessizliğe gömülmek, gecenin karanlığını, denizin dibine gömülür gibi gömülmek...

Ve son bir söz "Er'refik-el Âlâ"...

Materyalist

O kadar materyalist bir düzenin içerisinde kaldık ki. Ağır geliyor. Söz konusu para ve paranın alabilecekleri olunca kimsenin gözü başka bir...