2010
Kalemime artık sükut et dedim,
Bütün ömrümü sevda yoluna serdim…
Uzunca yıllar durmadan söz söyledim,
Her olayın sonuna birkaç satır ekledim…
Başlangıcı olanın elbet bir sonu vardı,
En acıklı olanı ölüme giden candı…
Satırların da artık bence sonu gelmeli,
Mürekkebi kurudu kalemim de ölmeli…
Bunca mukaddes sözün tılsımına kapılıp,
İçimdeki dertlerde dışa çıktı yazılıp…
Dilimde kalmış olan son üç beş satırımı,
Söylemek istiyorum bitirip hatırımı…
Her ateş böceğini güneş bildim evvela,
Sonra farkına vardım şafağa bir an kala…
Geceleri hilalin ışığıyla mest oldum,
Sonra dönüp dururken bir yıldıza tutuldum…
Bazen kafam dumanlı bazen bulutlu bir gün,
Güneş benim ülkemde bir yolcu ki hep sürgün…
Ben ki çaresizliğe tutulup kaldım her an,
İçimdeki yarardır, durmadan hep kanayan…
Yanlış anlaşılmaya kurban olmuş bir ben var,
Umutlarım yıkıldı, görmedim başka zarar…
Ne zaman bir beşere gönlüm sevgiyle baksa,
Gözümden yaş dökülür, küheylan şaha kalksa…
Bazen ben bu muyum söylüyorum aynaya,
Gözüm buluta döndü tuz basınca yaraya…
Bir dünya diliyorum merhamet kucağında,
Dönüp bakıverince ekmek aslanağzında…
Gönlümdeki sırlara sırdaş olanı buldum,
Vefasız insanlara ab-ı hayatı sundum…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder