10 Ocak 2022 Pazartesi

Mesele Derin...

    Yaşam döngüsü içerisinde, kendimize ayrılan zaman dilimini yaşıyoruz. Çok farklı hayaller, çok farklı emellerimiz var. Bir sitemin içerisinde kalmış, gözümüz dışını göremez olmuş. Kapalı bir kutu içerisinde bir üst köşeye, bir alt köşeye bakıp duruyoruz. İçerisinde bulunduğumuz bu kutu ne?

    Sözüm ona kendini kültürlü, modern olarak tanımlayan insanların ağızlarına sakız olmuş bir çok laf var. Papağan misali tekrarlayıp duruyorlar. Ama şurası da bir gerçek ki, Müslümanım diyen binlerce kişiden daha çok fikirlerine, ideolojilerine bağlılar. Kendi inancı uğruna çabalayan kişileri hep takdir etmişimdir. Doğruyu veya yanlışı savunsunlar çok önemli değil. İçlerindeki o inanç uğruna sürekli çabalıyor, savaşıyorlar... 

    İnsan olarak, boş bir kutunun içinden baktığımızda mevzu çok farklı görünüyor. İki kişiyi karşımıza alıyoruz, kim daha iyi giyinmiş? 

  • Afrikalı çocuk, ayağında ayakkabısı yok, Amerikalı çocuk, ayakkabısının rengi dün giydiğinden farklı. 
  • Afrikalı çocuk, çamurun içerisindeki suyu içmeye çalışıyor, Amerikalı çocuk, su mu içse, kola mı içse karar veremiyor.  
  • Afrikalı çocuk, günlerce bir lokma yemek aramış, Amerikalı çocuk, iki gün üst üste aynı yemeği mi yermiş.
  • Afrikalı çocuk, aynada kendini görünce mutlu olmuş, Amerikalı çocuk, öz çekim yaparken telefonunun kamerası iyi değilmiş.
  • Afrikalı çocuk, gün boyunca çıplak ayakla yürür, Amerikalı çocuk, kendi arabasının eksikliğini çeker.
  • Afrikalı çocuk, kerpiç evin içerisinde iki büklüm uyur, Amerikalı çocuk, rezistans ta ortopedik yatağının eskidiğini söyler.
.... ve böylece devam eder gider.

    İnsan olarak bakınca olaylara böyle değil mi? Kim ne kadar rahat! yaşıyor diye bakıyor insan. Kim daha lüks içerisinde. Son yüzyıldır gelinen nokta bu değil mi? Nasıl yaptığımızdan önemli olan ne yaptığımız değil mi artık? Hayatı rahat! lük içinde yaşıyorsanız en iyi olan sizsiniz. Sürekli olarak empoze edilen fikir bu değil mi?
   
    Eğer elinizde paranız, malınız varsa siz çok modern biri oluyorsunuz. Eğer lüks içerisinde yaşıyorsanız, çağdaş oluyorsunuz. Sürekli bizlere anlatılanlar bunlar değil mi? "Avrupa 2. Dünya Şavaşı'nı da geçirdi ama bizden ilerideler. Japonya nükleer saldırıya uğradı ama sürekli çalışıp teknolojide çok ileri gittiler. Biz ne yaptık?" Bizlere sürekli söylenen cümleler bu ve bunların benzerleri değil mi?

    Oysa asıl mesele bu mu? Bir sistemin içerisindeyiz ve bu sistemde biz kuklaların iplerini ellerinde tutanlar var. Sürekli bizleri farklı yerlere yönlendiriyorlar. Nereye isterlerse oraya yönlendiriyorlar. 

    Peki asıl olan ne, ipleri ellerinde tutanların görmemizi istemedikleri ne? Mesele modern! ve çağdaş! olma meselesi mi yoksa birey olarak, toplum olarak mutlu ve huzurlu yaşama meselesi mi? Koçarak dedesinin yanına giden çocuk mu daha mutlu, son modelini alamadı diye düşünen, arabası olan çocuk mu?

    Kapalı bir kutunun içerisine hapsetmişler, iplerini ellerine almışlar oynatıyorlar. 

    Mevzuya biraz daha farklı bir açıdan bakalım. Çok değil 100 yıl öncesine gidip oradan bakalım. O zamanlar mesele neydi. Bunca savaş neden yapıldı? 

    Yüz yıllardır mesele hiç modernlik, çağdaşlık olmadı. Mesele hep aynıydı. Mesele hep din ve insanların kendi menfaatleri oldu. Alemleri yaratan Allah (cc) düzenin, adaletin, modernliğin, çağdaşlığın, insanların nasıl mutlu ve huzurlu yaşayacağının anahtarını insanlara bildirdi ama her devirde birileri çıkıp kendi haklarına razı gelmediler. Hep kendileri için daha fazlasını istedir. Diğer insanları sömürerek, onların olanı kendilerine hak görerek saldırdılar ve çeşitli isimler altında onlara tuzak kurup kendilerini haklı gösterme çabasına girdiler.

    Daha net özetlemek gerekirse Allah'ın kanunlarını beğenmediler. Ellerinde imkanları olanlar, Yahudiler gibi, kendi menfaatlerini Allah'ın kanunu diye anlattılar. Ellerinde kalem gücü olmayıp silah gücü olanlar, silahlarına güvenip insanları katledip, köle yapıp sömürgelerine devam ettiler, Avrupalılar gibi. Bilgiyi ve silahı diğerlerinden çalıp, bunu para ile birleştirerek bitmeyen bir zulme başladılar, Amerika gibi.

    Mesele hak edilenden fazlasını isteme meselesi. Bizde de öyle değil mi? Hakkına razı olan kaç kişi vardır. Elinde imkanı olup, başkasının hakkı olduğu halde gasp etmeyen kaç kişi vardır? Bir sırada beklediğinizde imkanınız olsa ön tarafa geçmek için uğraşmıyor musunuz? Trafikte araç kullanırken yol yayanın olduğu halde daha çok gaza basmıyor musunuz? Hastana da randevu alamadığınız zaman birini aramıyor musunuz? Sizden alt pozisyonda çalışan birine kendi işinizi yaptırmıyor musunuz? Peki bunların hepsi başkasının olana göz dikmek değil midir? Birileri çıkıp "parasını mı aldık" demesin. Hayatını alıyorsunuz. İnsan öldürmek suç değil mi? Birden değil de parça parça öldürüyorsunuz, hayatlarından çalıyorsunuz insanların.

    Mesele hiç bir zaman, insanların belli bir refah seviyesine ulaşması olmadı. Mesele elinde imkan olanların kendi çıkarları oldu. Mesele insanların kendilerini hak sahibi olarak görmelerinden kaynaklandı. 

    Amerika'nın ne işi var orta doğuda? İnsanlar silahlanmış... İnsanlara zulmediliyormuş... Bu masalları anlatıp durmadılar mı doğal kaynaklar için? Biz ülke olarak yıllarca silah yapmak için çalıştık da en sonunda yapabildik ve bir çok ülke hala silah yapamıyor ama üç beş çapulcu silah yapabiliyor? Biz de buna inandık. Ama inandırdılar. 

    Mesele insan değil aslında, mesele Allah'ın koyduğu kanunları beğenmeyip kendini ilahlaştırmak, kendilerine canlarının istedikleri kadar hak bulmak, bulamadıkları yerde uydurmak. Siz nükleer silah yapamazsınız deyip, kendisinin nükleer silah yapması gibi. Siz idam edemezsiniz deyip, kendisinin idam etmesi gibi.

    Mesel çok basit aslında, Hak ile batılın kavgası. Peki bu duruma insanlar uyanacaklar mı? Bence yakın zamanda çok zor. Sistemi kurmuşlar. Sistemin kuruluşu Yahudilerden geliyor. Yani binlerce yıldır sistemin eksiklerini düzeltmişler. Binlerce yıldır da karşılarında savaş veriliyor. Ve savaşlar yüz yıldır masa başında yapılıyor. Bizim kanımızda kılıç akıyor ama masa başına geçtiğimizde karşımızdakini kendimiz gibi düşündüğümüzden kaybediyoruz. 

    Ama kesin olarak bildiğimiz bir şey var, Hakk her zaman batıla üstün gelmiştir, gelecektir de. Belki biz göremeyiz ama, gelecek nesil görecektir.

    Birileri çıkıp kuklamı olduk diyecekler ama oturup kendi hesaplarını yapsınlar. Önce Türkiye'ye baksınlar, her açıdan baksınlar. 80 Milyondan fazla insan yaşıyor ama haber manşetlerini okuduklarında, kaç kişinin yaptığı işler o manşetlerde? 1 Milyon kişi var mıdır? Dünyanın büyük şirketlerine baksınlar, her gün ismini duydukları, o şirketlerde kaç kişi var? 

    Demokratik sistem, oy kullanıyoruz, söz bizim diyenlerin sözü sadece bir gün geçerli. O bir gün de de mührü kağıda bastığınız an kadar geçerli. Sonrasında ne söz, ne de hak sahibisiniz. İnanmadınız mı?

    Sokaktan beş on kişi çevirip en kolayından anayasayı sorun. Muhtemelen %50+1 oranda değişmesi gerekiyor diyeceklerdir. Oy verdiğiniz milletvekillerine sorun, büyük bir çoğunluğu değişmesi gerekiyor diyecektir. Peki neden değişmesi gerekiyor. Doğru olsa değişmesi gerekmez değil mi? Yani anayasada hatalar var. Anayasaya göre düzenlenmiş kanunlar nasıl doğru olacak o zaman? Kanunlara göre düzenlenmiş olan yönetmelikler?... Uzayıp gidecek sonuç olarak. O zaman neden düzeltemiyoruz bu hatayı? Komik ama gerçek bu. 

    Hakkımızda her gün bir yasa, bir yönetmelik, bir kararname ... yayınlanıyor. Bunlarla yönetiliyoruz, bunlar hakkında hiç bir fikriniz var mı? Okumaya kalksanız ömrünüz yeter mi? İnsanların haklarını düzenlemek bu kadar zor mu? 

        Söz kimindi hatırlayamadım, "Bir bilgisayar programını ya çok basit yazacaksınız içerisinde hiç hata olmayacak ya da çok karmaşık yazacaksınız içerisindeki hatalar belli olmayacak" gibi bir şeydi. Bizim kanunlarımız da bu şekilde çok karmaşık, bir şey aradığınızda aynı konu en az iki yönetmeliğin içerisinde vardır, hangisi işinize gelirse oradan devam edersiniz ta ki karşınızdaki kişi diğer yönetmelikteki onun işine geldiğini fark edene kadar.




Materyalist

O kadar materyalist bir düzenin içerisinde kaldık ki. Ağır geliyor. Söz konusu para ve paranın alabilecekleri olunca kimsenin gözü başka bir...